Sayfalar

18 Şubat 2017 Cumartesi

Beş



…..

Yerde yatıyordum.Turuncu ve yeşil minderlerin üstüne başımı dayamıştım. Tedirgindim. Elimdeydi: direnen,hiçbir zaman vazgeçmeyen,tek başına ayakları üzerinde duran o karakterin hikayesini anlatan  ve kapağı mor renkli olan kitap. Koydum yanıma. Aklımı boşaltmaya yetmemişti;ama güç vermişti. 
Anlamak kolaydı;ama tanımlamayı herkes yapamazdı. İlk heyecanımdı:tanımlayabiliyordum. Anlatabiliyordum. 


Başlıyordum. 


Yeniydim ;yürürken gıcır gıcır yeni sesi çıkarıyordum. 


Söylüyordum ve dinletebiliyordum. Sadece dediğim gibi tedirgindim;çünkü biliyordum ki aslında hiçbir şey bilmeyen insan korkarmış. Gidebilmeyi herkes yapamazmış,bir cesaret işiymiş. 


Çekip gitmek, kalkıp gitmek ,belki terk etmek.


Sabit kaldığında bir şey göremediğin ve duyamadığın için öğrenemiyorsun,bilemiyorsun. Korkuların seni  anlayamadığın bir zaman sonra saplantılara atıyor,bilinçaltın duvardan duvara çarpıyor. Aklın grileşiyor.


Sınırlar ise bir pergelin ucuna kalemi takıp ne kadar büyük bir çember çizebiliyorsan ve içine kendini de koyuyorsan o kadardı. O çemberin içine ne kadar insan alabilirsen o kadar yakının oluyordu;çünkü çizgi dışında kalanlar fiziksel olarak bile yakının olamıyor. Genişletmek veya daraltmak mümkün değildi. Çizgiye basanlara ise merkezden ancak el sallayabiliyordunuz.


Güç verenler bir zaman sonra güç sömürenler olabiliyordu. Bu ,büyük ve siyah yazılmıştı ve altını çizmek  de size aitti. 

Belli bir zamanda kıymetli olan fotoğraflar sonrasında değersiz birer kağıt parçasına dönüşüyordu. Bu, büyük ve siyah yazılmıştı ve altını çizmek de size aitti.



Sonra 20 tane yaz,20 tane ilkbahar,20 tane sonbahar,20 tane de kış geçti. 

Sınırlar kalktı. İstemediğiniz kadar , gözünüzün alabildiği kadar her yer sizindi. 
 
Her yer beyaz ve her yer siyah. 
Orta yok. İyi var,kötü var. Seçim var,tercih var,sorumluluk var. Koşmak var,bazen tökezlemek var,bazen düşmek var,sonra kanayan yaranı tuta tuta kalkmak var. 


Nasıl oluyorsa hep yeniden başlama gücü var.
Dönüp dolaşıp aynı yere gelmek var.


Ve ben 5 yıl sonra yine aynı yerdeyim. Gözlerim yine boş beyaz tavana bakıyor. Bu sefer minderler yok,yumuşak bir halı var. Hala derinliklerle baş başa kalabiliyorum. Mor renkli kitabı anımsamıştım . Mor renkli kitabın yarısından çoğunu harfi harfine yaşamıştım. Direnmiştim,vazgeçmemiştim. 

Başarmanın iç rahatlığını Moda’da yürürken hissederdim,Foça’da balık tutarken bilirdim. 

Zaman yine geçecekti. Kaç tane yazın,kışın ve baharların kaldığını bilemem.;ama yerden kalkacağın zaman bir el bulmanın şart olmadığını bilirim. Bulmak eyleminin başlı başına çok güzel olduğunu bilirim. Mesela kendini bulmak,eski arkadaşını bulmak,çare bulmak,çorabının tekini çamaşır makinesinin içinde bulmak,ettiğini bulmak,Allah’ından bulmak…



Belki de tek mesele sadece biraz aramak.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder