Yapış yapış bir hava.
Hani yüzünün devamlı nemden parladığı cinsten. Bir noktadan
sonra herkesin bu sıcağa kendini teslim ettiği gibi. Perdeler yarı açık.
Bitkilerin bile her gün su vermene rağmen solmaya yüz tutmuş. Eskilerden kalma
bir pervaneden medet umuyorsun serinlemek için. Yeni bir favorin var:buz yemek.
Çöp kokusu olmasa kısmen daha kolay kabul edebileceksin bu havayı.
Denize gitmek için hazırlanıyorsun. Kumların sıcağı
hepsinden daha fena. Bunu bile bile ve ağzında buzu çevire çevire yürüyorsun.
Bir dükkanın camından yansımanı görüyorsun. Duruyorsun. Arkandaki ağaçlar bir
ormanı andırır gibi. Mış gibi.
Aslında zaten biliyorsun koca bir ormanın içinde olduğunu. Bu
ormandaki yerinin ya da amacının tam olarak ne olduğunu senin mi belirlemen
lazım yoksa belirlenmiş şekilde mi gözlerini açıyorsun bu dünyaya;onu inan bilmiyorum.
Hangi canlının insan suretisin onu da bilmiyorum. Ki zaten herkes kendinin ne
olduğunu bilebilir mi? Ben kendimi bilirim, cümlesini kurabilenler gerçekten haklı
olabilir mi;yoksa onlar ukalalar derneğinin ayak sesleri midir?
Kendini tanımak;hangi yemeği,hangi mevsimi,hangi işi ya da
günün hangi kısmından hoşlanıp hoşlanmadığını bilmekle mi sınırlıdır ve hatta yeterli
midir?
Davranışlarını ve hislerini önceden kestirebiliyorsan ve sonrasında
bunları birilerine açıklayabiliyorsan tanıma fiili kendini gerçekleştirmiş
sayılabilir mi? Sonuçta kalabalıklara karışma arzun varsa birilerine bir şeyler
açıklayabilmek önemli olabilir. Veyahut olmayan şeyleri ya da var olduğunu
kabullendiklerinden bahsedebilmek de önemli. Ormanda sen istesen de istemesen
de komşuların var çünkü.
Onlara bazen bazı kısımlarını kırpmak zorunda kalabilirsin.
Yıllar önce neden o sırada orada oturduğumdan pek de emin olmadığım saatlerde
Jung’ın Gölgeler çalışmasını dinlediğimi hatırlıyorum. Sonra bunu birçok yere
yazdım de unutmamak için;çünkü çok doğruydu. Bazen kendine bile itiraf
etmediğin ya da edemediğin;karanlıklarında ve çok içeride duran hislerin olduğu
bir gerçek. Bazıları fazlaca etik dışı. Bazıları seni rahatsız edebilir. Asıl
konu da bu.
Tüm bunların bilincinde olduğun zaman da aralarından bazılarını
kendine yakıştırdığın,bazılarından ise korkunç boyutta utandığın duygularından
emin olduğunda kimlik olgun gelişmeye başlayabilir. Ya da bu etik dışı şeyleri
diğerlerine zarar vermemesi koşuluyla kabullendiğinde bir parça daha özgürlük
hissedebilirsin.
Tüm bu sorulardan ve yine her zamanki gibi bir yanıt bulma
çabasından sonra gelen iç sıkıntısı şu yola da sokabilir: mutlak suretle biri
olmak zaruri bir şey midir?
Biri olmak,ne olmak,insan olmak….Yıllar boyunca hamuruna ne
katıldığını bilmek ve mayanın kime göre/neye göre tutup tutmadığını bilmek… Tüm
bunlar ciddi bir kaosa da sevk edebilir sonuçta.
Bu karmaşık ve yorucu ağır konuları bir akşam aynanın
karşısında uzun uzadıya dişlerini fırçalarken düşündüğünü fark edebilirsin.
O kadar uzun süredir fırçalamışsındır ki artık dudakların uyuşmuştur.
Bu seansın bir rutinden de öte kendinle başbaşa kalabildiğin nadir anlardan
biri olduğunu anlarsın.
Neden son zamanlarda farklı kişilerle yaptığın konuşmalarda
yalnızca kendilerinden bahsettiklerini düşünürsün. Neden kendilerinden başka
kimsenin düşüncelerini gerçekten önemsemediklerini ,onlara söz hakkı
vermeksizin büyük bir hevesle kendi hayatlarını anlattıklarını düşünürsün.
Kimsenin kimseyi umursamadığı,kendilerinden başka insanların düşünce ve duyguları,yaşamlarında
nelerle meşgul olduklarının hiç ama hiç önemli olmadığını açıkça göstermekten
çekinmediklerini görmek biraz üzebilir seni. Ben ile başlayan cümleler ve en
son olarak da bence ile biten şeyler aklında kalır. O görüşmenin pek de bir sencesi
yoktur.
Oysa karşındakine soru sormak kıymetli değil miydi? Konuşmak
kadar konuşturabilmek de yukarıda bahsettiğim kalabalıklarda var olabilme ile
ilgili değil miydi? Kimsenin gölgesini bilmek;kendi gölgenden de bahsetmek
istemeyebilirsin. Ama zaten olduğu gibi parıldayan benliğinin bir kısmını
paylaşmak önemli olabilirdi.
Hayır. Tüm bu davranışlar onların kendini korumak için
tuttukları bir kalkan değildir. Bunun adı koruma içgüdüsü ise hiç değildir.
Yaşamlarımız artık neredeyse bir aslan ve onun avı olan
ceylan belgeseli kıvamında olsa da hayatta kalma savaşımızı bu şekilde
vermemeliyiz. Benim bunun aksine olan umudum bazen şaşırsam da epey yüksek.
Sonuçta bu orman yaşamında bir bütüne dahilsindir. Ve sen bu
habitatta ve kalabalıklarda zaten birisindir. Dış görünüşüne ek olarak
büyüdüğün evde, pardon bu ormanda ve bu sürüde, edindiklerin ile bir
karaktersindir. Biri olman için yanındakilerin belirli parçalardan oluşturduğu
kombinasyonlara muhtaç değilsindir.
Aslan,ceylan,sırtlan,leş yiyen veya bir yırtıcı kuş.
Savaşmak ve yarışmak zorundaymışız gibi hissetmek; ormandaki
bu canlıların simgeledikleriyle özdeşleşmek zorunda değiliz.
Kimine göre aslan olmak yüceyken;kimine göre gölgeleriyle
beraber bir sırtlanmış gibi davranmak haz verebilir. Kimliklerimizde yazanlar
bunlar değildir. Kimliklerimizde aslında bir şey yazmak da zorunda değildir.
Kimlik,yanındakilerinin senin için zihinlerinde belirlediği formlarda
karar kıldıkları şeyler değildir.
Kimlik,onların seni zorladıkları için dönüşmeye çalıştığın
şey değildir.
Kimlik,yalnızca cüzdanında taşıdığın ve kaybolduğunda
birilerinin seni kolayca bulabilmesine yarayan bir kart olabilir.
Kimlik ancak senin ışıldadıklarınla ve elbette bazen kendinin
bile nerede olduğunu kestiremediğin yerlerde sakladığın karanlıklar bütünü
olabilir.
**
Mevsimler değişir. Çöp kokusuyla karışık nemli hava yerini
yağmurlara teslim edebilir.
Sen karanlıktayken ağaçların arasından yüzüne doğru vuran ay
ışığını,o ağaçların üzerinde düşkün olduğun kuşların simgelediklerini ve gün
doğumunda seni ısıtan güneşi de topladığında tümüyle dengede hissettiğin
ormanın içinde var olabilirsin. Bu hisleri bedenine siyah mürekkeple işlediğin bir
gün olacaktır. O gün yaşanırken tüm bunları sen ömrünce unutma diye yanında
olan sırtlanların,aslanların ve kuşların da bu ormanda zaten hep yeri olacağını
fark etmişsindir.
Sen de bu sırada kendi ormanındayken tüm gölgelerini anlayabilecek
kadar büyümüşsündür. Onların da kendi parçaların olduğunu kabullenmiş olma
ihtimalin yüksektir. Bu kez mış gibi gelen ormanındaki yuvandan dışarı adım attığındaki
senin eski sen olmadığının da ayırdına varabileceksindir. Bu farkındalık
aslında kocaman bir özgürlüktür. Kolayca vazgeçemediğin,uğruna çok şeyi feda
ettiğin ve bir an bile pişmanlık duymadığın şeylerdir.